1.5 Milyon Dolarlık Ceket

Michael Jordan’ın Barselona 92’de giydiği takım eşofmanı geçtiğimiz günlerde 1.5 milyon dolara satıldı. Jordan’a ait herhangi bir hatıra eşyasının bu rakamlara satılması elbette şaşırtıcı değil ama söz konusu eşofmanın markası Jordan’ın kariyerinin başından beri birlikte olduğu Nike değil de Reebok olunca hikaye ilginç bir hal alıyor.

Barselona’da düzenlenen 1992 Olimpiyat Oyunları spor pazarlaması tarihinde önemli bir dönüm noktası oldu. “Rüya Takım” olarak adlandırılan ABD erkek basketbol takımının, aralarında Michael Jordan’ın da bulunduğu yıldızlarıyla, NBA’in küresel sahnedeki hakimiyetini göstermesi için altın bir fırsattı.

Ancak “Rüya Takım”’ın başarısının şatafatı ve cazibesi arasında, Jordan’ın Nike’a olan sarsılmaz sadakatini vurgulayan bir marka savaşına da sahne oldu. Tarihin en iyisi olarak adlandırılan takımın oyuncuları aynı zamanda sponsorlarına karşı verdikleri sadakat testini de başarıyla geçti.

1990’ların başında Nike, Reebok ve hatta Converse, spor ayakkabı endüstrisinin öncüleri konumdaydılar. Yıldızlarla dolu Rüya Takım’ın olimpiyat oyunları sırasında takım eşofmanı tedarikçisi ise 4 milyon dolar ödeyen Reebok’tı. Böyle bir takımı giydirmek tüm spor markaları için bir hayaliydi, Reebok ise onların arasından sıyrılan tek markaydı. Fakat Reebok için büyük bir problem vardı. Michael Jordan ve Charles Barkley gibi oyuncuların Nike ile kazançlı sponsorluk anlaşmaları bulunuyordu. Magic Johnson da Converse’in yüzüydü.

Amerika Birleşik Devletleri’nin madalya töreni sırasında Reebok giymesi gerekiyordu ama başta Jordan olmak üzere başka markalarla anlaşması bulunan oyuncular bu durumu reddediyordu. İş öyle bir hal almıştı ki ABD Olimpiyat Komitesi eğer sporcular eşofmanları giymeyi kabul etmezlerse, madalyalarını alamayacaklarını dair açıklama yapmıştı.

Tüm bu olayların ışığında Rüya Takım altın madalyalarını almak üzere podyuma yürürken Jordan, Barkley ve Johnson ile birlikte spor pazarlaması tarihine geçen bir olaya imza attı. Üç sporcu madalyalarını almaya giderken, Amerikan bayrağını omuzlarına örttü ve eşofmanlarının üzerindeki Reebok logosunu stratejik bir şekilde kapattı. Jordan, tüm dünyanın gözü önünde Nike’a olan sadakatini sergilerken, rakip firmayı ise gözü kapalı reddediyordu.

Michael Jordan için sadakat her şeyden önemliydi. Nike ile iş dünyasının ötesine geçen güçlü bir ortaklık kurmuştu. Bu, güven ve paylaşılan başarı üzerine kurulu kişisel bir bağdı. Barselona 92 sonrasında Baltimore Sun’a verdiği röportajda Michael Jordan, “İşini yapması için 12 Clint Eastwod tuttuğunuzda, onlara hangi mermiyi silahlarına koyduklarını sormayın” diyerek kendisi için konuyu özetlemişti. Dönemin NBA komiseri David Stern de The Last Dance’in beşinci bölümünde “Michael formasındaki Reebok logosunu sergilemek istemediğine karar verdi” diyerek o sırada yaşananların anlatmıştı.

Jordan’ın Reebok logosunu Amerikan bayrağıyla kapatma kararı sadece bir sadakat eylemi değil, aynı zamanda bir pazarlama ustalığıydı. Jordan’ın markasına ve ülkesine olan bağlılığını simgeleyen bu görüntü, spor tarihinin en ikonik görüntülerinden biri haline geldi. Bu ikonik an tüm dünyanın dikkatini çekerek büyük yankı uyandırdı ve Jordan’ın kültürel bir ikon olarak statüsünü daha da sağlamlaştırdı.

GitBaşa Dön